UMUT HAYATIN KENDİSİDİR...
UMUT
Her şey Yalova’nın küçük Kirazlı köyünde Alya adında bir bebeğin doğmasıyla başladı. Soğuk bir ocak gecesinde Banu Hanım’ın ağır hamilelik sancıları vurmaya başladı. Sancı gittikçe arttığı için Banu Hanım’ın eşi Adnan Bey karısını hastaneye götürdü ve birkaç saat sonra Alya bebek dünyaya geldi. Banu Hanım ile Adnan Bey’in mutlulukları kapının çalınmasıyla bölündü.
-Merhaba, ben Doktor Civan Karabulut, Alya bebekle ilgili bilgileri sisteme girerken Alya bebeğin bir hastalığının olduğunu fark ettik. Bunu nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum ama Alya bebek dünyada çok az rastlanan bir hastalık taşıyor, progeria hastalığı.
Adnan Bey,
-Civan Bey, bahsettiğiniz hastalık ne tür bir hastalık?
Civan Bey,
-Bahsettiğim hastalık çabuk yaşlanmaya neden olan bir hastalık ve bu hastalığın görüldüğü kişiler 12- 13 sene yaşayabiliyorlar. Şimdiye kadar en uzun yaşayan progeria hastası Sammy Basso yirmi sekiz yaşında hayatını kaybetti ve maalesef bu hastalığın tedavisi yok. Bunu duyan Banu Hanım ile Adnan Bey adeta yıkıldılar. İlk çocuklarının böyle bir hastalığa yakalanması onları oldukça üzdü lakin kadere razı gelmeli ve Alya bebeğin kısa ömrünü en iyi şekilde yaşaması için ellerinden geleni yapacaklardı.
Aradan yıllar geçti Alya artık altı yaşına girmişti. Bu sene okula başlayacaktı fakat Alya dış görünüşünden dolayı arkadaşları tarafından dışlanacağını düşünüyordu. Yüzündeki kırışıklıkları ve saçındaki beyazlıkları o da sevmiyordu ama her şeyin dış görünüş olmadığına da inanıyordu. Alya kısa ömrü olmasına rağmen büyük şeyler başaracağına inanıyordu. İşte o büyük an gelmişti. Haftanın ilk günü, pazartesi… Alya’nın okuldaki ilk günü. Alya’nın annesi Banu Hanım onu okula götürdü. Alya artık kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşamaya başlayacaktı. Alya ne kadar korksa da o, aslında çok cesur bir kızdı. Alya sınıfına girdi ve sessizce yerine oturdu. Sınıfındaki bazı öğrencilerin dikkatini çekmişti bile. Alya’ya garip gözlerle bakıyorlardı. Alya umursamıyor ve öğretmenin gelmesini bekliyordu derken öğretmeni Ali Bey sınıfa girdi.
- Evet, çocuklar, bugün okulun ilk günü olduğu için tanışma günü yapacağız, dedi. Önce ben kendimi tanıtmakla başlayayım, ben öğretmeniniz Ali Akyaz. Yaklaşık altı yıldır bu okulda öğretmenlik yapıyorum. Şimdi sıra sizde, kendinizi tek tek tanıtmanızı istiyorum. Sırayla tüm öğrenciler kendini tanıtırken sıra Alya’ya geldi. Alya ayağa kalktı, “ Benim adım Alya Ertürk, altı yaşındayım hmm, bu kadar.” Ali Öğretmen Alya’nın yüzüne dikkatli bir şekilde bakıyordu ve Alya’ya sordu: “ Alya yüzünde ve saçlarında herhangi bir sorun var mı?” “Hayır öğretmenim hastalığımdan dolayı böyleler.” “Hım ne tür bir hastalık bu Alya’cım, bizimle paylaşmak ister misin?” “ Bu bir progeria hastalığı öğretmenim, yani erken yaşlanma.” “Anladım Alya’cım.” Ali öğretmen Alya’nın kulağına eğilerek teneffüste yanıma gel, tamam mı Alyacım?” “Peki öğretmenim.” “ Evet çocuklar, şimdi de dese başlıyoruz.” Alya öğretmenini sevmişti, ondaki şefkati hissetmişti. Sonunda teneffüs oldu. Ali öğretmen öğretmenler odasından bir çay alarak bahçedeki bir banka oturdu. Alya minik adımlarla öğretmeninin yanına gidip oturdu. “ Geldim öğretmenim.” “ Hoş geldin Alya’cım, hastalığın hakkında konuşmak ister misin?” “Hı hı…”
-Harika, anlat bakalım hastalığın nasıl bir şeymiş.”
-Doktor on iki ile on üç yıl arası ömrümün olduğunu söyledi fakat o kadar kısa yaşarsam doktor olamam ki.
-Hımm doktor mu olmak istiyorsun sen?
- Evet öğretmenim, benim gibi hastalıklara yakalanan kişileri tedavi etmek istiyorum.
- Bunu başaracağına inanıyorum Alya.
- O nasıl olacak ki öğretmenim, duymadınız mı kısa bir ömrüm var?
- Bak ne diyeceğim, benim Çınarcık’ta tek başına yaşayan bir dostum var, kendisi Profesör Doktor Alp Akıncı. Uzun zaman önce doktorluğu bıraktı ama senin hastalığından en iyi o anlar.
-Neden doktorluğu bıraktı öğretmenim?
-Uzun zaman önce girdiği tehlikeli bir ameliyatta küçük bir hatası yüzünden hastanın ölümüne neden oldu. Ölen çocuğun ailesi onu suçladı. O günden sonra doktorluğu bıraktı ve hiçbir hastayla ilgilenmiyor.
-Peki benimle ilgilenecek mi dersiniz.
-Senin onu ikna edeceğine inanıyorum.
Kafasını okşayarak;
-Sen çok zeki bir kızsın Alya, hastalığını yenip iyi bir doktor olacağına inanıyorum. Unutma, her zaman bir umut vardır. Sakın umudun peşini bırakma.
- Haklısınız öğretmenim.
Zil çaldı.
- Hadi derse gidelim Alya’cım.
-Peki öğretmenim.
Dersler bitince annesi Alya’yı almaya geldi.
-Bugün derslerin nasıl geçti Alya?
-Harikaydı anneciğim. Öğretmenimiz bugün tanışma etkinliği yaptı.
-Peki ya öğretmenin? O nasıldı, sevdin mi onu?
-Evet, öğretmenim harika bir insan ve hastalığımın çözümü olabilirmiş biliyor musun? Anne, öğretmenimin eski bir dostu hastalığımla ilgilenebilirmiş, eskiden doktormuş. Tek yapmamız gereken onu benimle ilgilenmeye ikna etmekmiş. Banu Hanım Alya’nın karşısına geçip diz çöktü ve Alya’nın kolundan tuttu.
- Bir tanem bak, hastalığının bir tedavisi yok, bunun için ne kadar birilerini ikna etmeye çalışsak da bir faydası olmayacak. Güzel kızım, bunun için bu fikirleri çıkar aklından, tamam mı?
Tamam, anneciğim.
Günler böyle su gibi akıp geçti. Alya artık on yaşındaydı ve artık daha halsiz, kemikleri hassas, yüzü kırışık, saçları beyaz hatta dökülmeye başlamıştı. Ciğerleri 60 yaşındaki bir insanın ciğerlerinin fonksiyonlarıyla aynı şekildeydi. Alya ilkokul notlarını karıştırırken ilkokul boyunca yaşadığı yer şeyi yazdığı küçük, pembe, süslü günlüğünü bulmuştu. Günlüğü açıp okumaya başladı ve bir bölümünde öğretmeninin arkadaşının yazılı olduğu yeri buldu. Alya o gece düşüncelere daldı. O doktorla tanışmak istiyordu ne de olsa denemekten zarar gelmezdi. Sonra annesinin bu öneriyi reddettiği aklına geldi ama Alya bu sefer daha kararlıydı. O doktorla görüşmesi gerektiğine kesin karar verdi. Sabah annesine okula gideceğini söyleyip evden çıkacaktı ama okula gitmeyip doktorun yanına gidecekti. Sabah oldu, Alya hazırlandı, çantasını aldı ve kumbarasından bir miktar para aldı. Evden çıkarken annesinin yanağına küçük bir öpücük kondurdu.
-İyi dersler Alya.
-Sağ ol anneciğim.
Alya evden çıktı ve yürüyerek durağa kadar gitti. Duraktan ilk Çınarcık otobüsüne bindi, 30 dakika sonra Çınarcık’taydı. Öğretmeninin verdiği adresi bulmak için yola koyuldu. Bir süre sonra aradığı adresi buldu. Buradan pek insan geçmiyordu, ıssızdı. Öğretmenin dediği gibi sanırım yalnız yaşamayı seviyordu. Hey neyse Alya tüm cesaretini toplayıp demir kapının önündeki zili çaldı. Zil uzun uzun çaldıktan sonra diyafon açıldı.
-Kimsiniz?
-Merhaba doktor Alp Akıncı, ben Alya.
-Ben doktor değilim, niçin gelmiştiniz?
-Şey ben progeria hastasıyım ve ilkokul öğretmenim hastalığımın çözümünü yalnızca sizin bulabileceğinizi söyledi.
-Kusura bakmayın, ben uzun zaman önce bu işi bıraktım, maalesef sizinle ilgilenemeyeceğim.
-Ama ben buraya umudumu kesmemek için geldim. Hastalığıma çözüm bulurum diye geldim. Ben daha fazla yaşayıp sizin gibi doktor olup benim gibi hastaları tedavi etmek istiyorum. Beni iyileştireceğinize inanıyorum. Eğer en ufak bir umut varsa ve siz beni tedavi etmezseniz hayallerimi benden çalmış olacaksınız, lütfen. Doktor Alp Bey küçük Alya’nın bu sözlerinden etkilenmişti ve ikna olmuştu.
- Pekala, senin için elimden geleni yapacağım. Yarın tekrar gelirsin, görüşürüz.
-Gerçekten çok teşekkür ederim, beni çok mutlu ettiniz, minnettarım size. Küçük Alya tekrardan yola çıkarak evine döndü. O gece Alya çok mutlu ve huzurlu bir şekilde uyudu. Ertesi gün sabah erkenden annesine tekrardan bir öpücük vererek evden çıktı ve tekrardan otobüse binerek yola koyuldu. Alp Bey’in evinin kapısına geldiğinde zili çaldı.
-kimsiniz?
-Benim Alya.
Kapı açıldı ve Alya içeriye girdi.
-Hoş geldin Alya, iyi haberim var sana.
-Hoş buldum, nedir iyi haberiniz?
Ben zaten yıllar önce progeria üzerine çalışıyordum fakat küçük bir kaza nedeniyle doktorluğu bıraktığımda çalışmam yarım kalmıştı. Dün çalışmama kaldığım yerden devam ettim geç saatlere kadar ve hastalığın tedavisini buldum. Alya’nın hayatı boyunca duyduğu en güzel kelimeydi bu. Alya o kadar mutluydu ki mutluluğunu kelimelere dökemiyordu. O sevinçle doktor Alp beye sımsıkı sarıldı. Aradan yıllar geçti. Alya çoktan tedavisini olmuş, okumuş ve harika bir doktor olmuştu. Hastaları için elinden geleni yapıyordu. Alya’nın hikayesi de burada bitti. Eğer Alya umuda tutunmasaydı tedavi olup istediği gibi bir doktor olamayacaktı. Ne olursa olsun umut her yerde vardır. Yapmamız gereken tek şey umudun iplerini tutmaktır.
Yaren YENER
8/A
Adres:
EFELER MAH. 1366 SK. SİTESİ MAHİR ÖZGÜR DAMAR İLKOKULU BLOK NO 2 DİDİM / AYDIN
Telefon
(256)8257707